⛈️ Her Türkünün Bir Hikayesi Vardır
Hasret Türkülerinden Küçük Bir Derleme Her türkünün yazıldığı zamana ışık tutan acı tatlı hikayeleri vardır. Hikayesi zehir olan birkaç hasret türküsünden bahsetmek istedik. Gesi bağları türküsünün hikayesi Zeynep kızın hikayesine benzemektedir. Uzaklara giden gelin doğduğu yere özlem duyar.
Ana Sayfa KARADENİZ Her Göçün bir hikayesi vardır. ABI FRENE BAS FRENE !!!!!. #BaşarıHikayesi: Kırım'dan Anadolu'ya Uzanan 1 Asırlık Sabun Gençler dikkat: Zenginlerin hedefi beyin sıvınız. Varacağınız yere 1 - 2 saat erken varacaksınız diye kendinizi, ABI FRENE BAS FRENE !!!!!. #BaşarıHikayesi: Kırım'dan Anadolu'ya
Bu türkü gibi Çanakkale savaşını anlatan bazı türküler vardır. Ait olduğu yöre Kastamonu'dur. Çanakkale türküsünün hikayesi bir mektuptan kaynak alınıyor. Bu mektuptan Emrullah
Hastaneönünde incir ağacı türküsünün iki hikayesi Hepimizin bildiği bu türkünün iki hikayesi bulunuyor. Bir söylentiye göre; Komşusunun kızıyla beşik kertmesi olan Yozgatlı bir genç askerde verem hastalığına tutulur. Hava değişimi alarak köyüne gelir.
Hertürkünün hazinli bir hikayesi vardır. Kimileri büyük aşkları anlatır, kimileri iç parçalayan kahramanlık öykülerini, kimileri de vardır ki hikayesini öğrendiğimizde gerçekliği yüreğimizi alt üst eder İşte bu türkülerden birisi de çoğumuzun kulağına aşina olduğu, “Ah Bir Ataş Ver” türküsüdür.
TÜRKÜNÜN ÖZ GEÇMİŞİ. Türkçe söylenmiş şiir anlamına gelen "Türkü" nün "Türkî" sözünden geldiği görüşü ittifakla kabul edilmiş bir görüştür. Yani, "Türk" kelimesine Arapça "î" ilgi ekinin getirilmesiyle vücut bulmuştur. "Türk'e has" anlamına gelen bu söz halk ağzında "Türkü" şekline dönüşmüştür
Her Yazının Bir Hikâyesi Vardır. Her yazının bir hikâyesi varsa -ki vardır- ben de bir yazı hikâyesi anlatayım size: “Üzülme, Allah Bizimle!”. Bir gün eşim çalıştığı okulun bir dergi çıkaracağını ve bu dergi için kendisinden de bir yazı istediklerini söyledi. Bana “Sen yazsan da onu koysak dergiye.” dedi
Anadolu zengin bir kültüre sahiptir. Bu zenginlik kültürümüzün bir öğesi olan müziğimize de yansımıştır. Ülkemizin her yöresinin kendine özgü türküleri vardır. Her türkünün bir hikayesi vardır.Türküler seslendirirken bağlama, kemençe, zurna, kaval, sipsi, tulum, davul, tef gibi halk çalgıları kullanılır. Bu
Karadırkaşların ferman yazdırır, Bu aşk beni diyar diyar gezdirir, Lokman Hekim gelse, yaram azdırır, Yaramı sarmaya yar kendi gelsin. Ormanlardan aşağı aşar geçerim, Nazlı yari kaybettim ağlar gezerim. Ormanların gümbürtüsü, başıma vurur, Nazlı yarin hayali karşımda durur.
Hani, "her türkünün bir öyküsü vardır" derler ya; artık türküler olmayacak.! O yüzden türkülerimizin kıymetini bilelim. Peki neden türküler olmayacak? Nedeni şu; türküler köylerde yazılır da ondan. Son 40-50 yıldır siyasetçilerin yanlış politikaları yüzünden şehirlere göç hızlanmış ve köyler adeta
Bir Türkünün hikayesi. Hüzünlü bir türkü olmasına rağmen yediden yetmişe herkesin bildiği ve büyük bir beğeni ile dinlediği ”Karadır kaşların ferman yazdırır” türküsünün söz yazarı olan, ilçemizde 1969-1975 yılları arası Tapu Sicil Müdürlüğü yapan Mustafa Tuna’ya ait olması doğrusu bizleri şaşırttı.
Araştırmalarıma göre türkü hikayeleri bazı türküler için geçerlidir. Her türkünün hikayesi yoktur. Bazı türkülerin detaylı hikayeleri vardır. Bunlar halk hikayesi tarzındadır. Türkülerin hikayesini bilmek türküyü anlamamıza yardımcı olur.
DV6GV. Türküler ve hikayeleri Türküler bizler için çok her türkünün bir hikayesi var birçoğumuz bu hikayeleri dinlediğiniz türkülerin hikayelerini öğrenmek ve okumak Hekimoğlu türküsünün hikayesini paylaşıyorum sizlerle sayfamızda daha birçok türkünün hikayesini okuma fırsatı bulabilirsiniz. HEKİMOĞLU TÜRKÜSÜ Ordu dolaylarında yaşayan Hekimoğlu, yoksul bir ailenin çocuğudur. Üstelik yoksul bir anneden başka hiç kimsesi yok. Çevresinde dürüstlüğü, akıllılığı ve yiğitliğiyle tanınan bir gençtir. Yörede egemenlik kurmuş bir Gürcü Beyi vardır. Bu Gürcü Beyi, Ayşa adında güzel ve narin bir kızla sözlüdür. Ne ki, bu kız Gürcü Beyini sevmemekte, Hekimoğlu’na bağlanmıştır. Bu, dostlukla, arkadaşlıkla karışık bir sevgidir. Üstelik Hekimoğlu’yla görüşmeye başlamıştır. İşte Bey, iki gencin ilişkisinin bu noktaya vardığını duyar duymaz Hekimoğlu’na düşman olur ve ona savaş açar. Hekimoğlu’yla teke tek görüşüp, hesaplaşmayı önerir; bir de yer belirtir. Hekimoğlu, gözüpek, mert bir gençtir. Aynalı mavzerini kuşanıp, tek başına buluşma; yerine gider. Gitmeye gider ama, Bey sözünde durmamış adamlarıyla gelmiştir. Üstelik adamlarından biri, buluşma yerine varır varmaz, sabırsızlanıp Hekimoğlu’nu yaylım ateşine tutar. Ötekiler de çevresini sararlar. Hekimoğlu’yla Beyin adamları arasında yaman bir çatışma olur. Hekimoğlu, çatışma sonunda çemberi yararak kurtulur. Olaydan hemen sonra, Bolu da tek başına yaşayan anasının yanına gider. Anasına durumu anlatır ve artık şehir yerinde duramayacağını bildirir. Anasıyla helallaşıp, yanına Mehmet adlı iki amca oğlunu alarak dağa çıkar. Çıkış bu çıkış ve ölünceye kadar Hekimoğlu artık dağdadır. Hekimoğlu’nun dağa çıkış nedenini ve biçimini bilen, duyan yöre köylüleri kendisine kucak açarlar. Onun mertliği, yiğitliği ve doğru sözlülüğü köylüleri daha da etkiler ve her açıdan kendisine yardım ederler. Özellikle yoksul köylülerle dostluk kurar, zenginlerden aldıklarıyla onlara yardım eder. Hekimoğlu, artık Gürcü Beyinin korkulu düşü olmuştur. Bu yüzden Bey, kendisini sürekli jandarmaya şikayet eder ve kesintisiz izletir. Hekimoğlu’nu ihbar etmeleri için çeşitli yörelerde adamlar tutar. Fakat halk koruduğu için, Hekimoğlu’nu bir türlü ele geçiremezler. Hatta bir defasında, Beyin adamlarından birinin ihbarı üzerine Hekimoğlu’nun kaldığı evi jandarmalar basıyorlar. Bütün çevre kuşatılmıştır. Evin altında bir fırın vardır. Hekimoğlu fırıncının yardımıyla fırının ekmek pişirilen yerini arkadan delip kaçmayı başarır. Hekimoğlu, kaçmaya kaçıyor ama, Beyin, iki amca oğlunu öldürttüğünü haber alıyor ve doğru Çiftlice köyüne iniyor. Gittiği ev muhtarın evidir. Bu Muhtar, Hekimoğlu’ndan yana görünüyor, oysa gerçekte Beyin adamıdır ve onunla işbirliği içindedir. Nitekim adamlarından biri aracılığıyla ihbarda bulunur ve Hekimoğlu jandarmalarca sarılır. Hekimoğlu, Muhtarın > yüzünden kıstırılmıştır. Büyük bir çatışma çıkar taraflar arasında. Adeta namlular kurşun kusmaktadır. Özetle > olur orada. Olayın sonucuna ilişkin iki söylenti var halk arasında 1-Hekimoğlu, çatışma sırasında. çemberi yarıyorsa da, aldığı yaralar yüzünden fazla uzaklaşamadan ölüyor. 2 -Atına atlıyor, elini karın bölgesinden aldığı yaralara basarak Ordu’ya kadar geliyor ve burada ölüyor. Hekimoğlu, tipik bir erdemli başkaldırıcı örneğidir. Haklı bir nedenle dağa çıkıyor. Mertliği, yiğitliği ve iyilikseverliğiyle halk arasında büyük ün yapıyor. Yoksulların dostu, onları ezen varsılların düşmanıdır. Hekimoğlu denince, hemen akla gelen bir özelliği de aynalı martini dir. Hekimoğlu Türküsü’nde geçen ve kendisinin adıyla özdeşleşen aynalı martin in özelliği şudur. Hekimoğlu, özel olarak yaptırdığı mavzerinin üstüne bir ayna taktırıyor. Çatışmaya girdiğinde, bu aynayı düşmanının gözüne tutarak, gözünün kamaşmasına, dolayısıyla hedefini şaşırmasına yol açıyor. Bu yüzden Hekimoğlu’nun, adı, Hekimoğlu’nun adı aynalı martinle özdeşleşmiştir.
Yayın Tarihi 14 Eylül 2021 Salı / 0950 Yerli Müzik Her türkünün farklı bir hikayesi var. Kimi türkü kara sevdayı, kimi türkü gurbeti, kimi türkü de özlemi anlatır. “Ah bir ataş ver cigaramı yakayım” türküsü de bunlardan biri. ÇANAKKALE TÜR... Her türkünün farklı bir hikayesi var. Kimi türkü kara sevdayı, kimi türkü gurbeti, kimi türkü de özlemi anlatır. “Ah bir ataş ver cigaramı yakayım” türküsü de bunlardan biri. ÇANAKKALE TÜRKÜSÜNÜN HİKAYESİ Dumlupınar Denizaltısı çarpışmanın etkisiyle saniyeler içinde sulara gömülmüştür. Gemide ise 81 kişilik mürettebattan 59 mürettebat hayatını kaybetmiş ve geriye yalnızca 22 kişi sağ kalabilmiştir. Fakat bu 22 kişi geminin torpido bölümünde mahsur kalmıştır. Burada kimse ile iletişim kuramayan mürettebat kurtarılmak için nasıl bir yol bulacaklarını düşünmektedir. Sonra akıllarına bir fikir gelir ve telefon şamandırasını su yüzeyine fırlatırlar. Bu sayede gemi ile irtibat da sağlanmış olur. Gemidekiler bu sağ kalan 22 kişiyi kurtarmak için adeta seferber olurlar. Fakat 22 kişiyi uyarmaktan da geri durmazlar. Uyarıları şöyledir “Oksiyeni idareli kullanmak istiyorsanız şarkı-türkü söylemeyin ve sigara kullanmayın!” Aradan saatler geçmiştir ve kurtarma çalışmaları halen devam etmektedir. Mahsur kalan 22 kişinin ise umutları da tükenmektedir. Tam bu anda bir anons gelir “Türkü söyleyebilirsiniz ve sigara içebilirsiniz.” O 22 kişi hep bir ağızdan şu türküyü söyler Ah bir ataş ver cigaramı yakayım Sen sallan gel ben boyuna bakayım Uzun olur gemilerin direği Ah çatal olur efelerin yüreği Yanık olur anaların yüreği Vur ataşı gavur sinem ko yansın Arkadaşlar uykulardan uyansın Uzun olur gemilerin direği Ah çatal olur efelerin yüreği Yanık olur anaların yüreği Ah çatal olur efelerin yüreği Yanık olur anaların yüreği
Haberler > Anlamını Bilmeden Dinlediğimiz Bu Toprakların Ezgileri 11 Türkünün Yürek Burkan Hikayesi - 1700 Kimi aşktan, sevdadan kimi dertten tasadan kimi de ölümden yastan söylenmiş bu türküler, yakılmış bu ağıtlar; öyle yürek dağlayan hikayelere sahipler ki! Nesiller boyu anlatılagelen bu hikayelerden 11 tanesini sizler için derledik, buyrunuz... 1. Arda Boylarında Kırmızı Erik 2. Bitlis'te Beş Minare 3. İki Keklik 4. Çift Jandarma 5. Çökertme 6. Neredesin Sen 7. Havada Bulut Yok 8. Ümmü Kızın Ağıdı 9. Bebeğin Beşiği Çamdan 10. Karadır Kaşların 11. Mağusa Limanı
Bir şehri ortaya çıkarmanın yolu o şehri meydana getiren köylerin sosyo-kültürel dokularını ele almaktan geçiyor. Türkiye’de neredeyse her ilde bir üniversite var. Üniversitelerin bir görevi de bağlı bulundukları bölgelerin kültürel dokularını ortaya çıkarmak olmalı. Bu düşüncelerle kurulmuştu üniversitelerimizin birçoğu. Ancak 90’lı yıllarda çoğalan üniversitelerimiz gereken ilgiyi gösteremedi yerel kültür adına! Yerel araştırma yapmak zor, masraflı ve zaman alıcı bir çaba gerektirir. Bu uğurda büyük özverilerde bulunmak gerekir. Ele aldığımız türkü çerçevesinde Manisa ve çevresi hakkında yapılmış alan araştırmalar yok denecek kadar azdır. Valilik ve belediyelerin çalışmaları bir kenara konacak olursa Manisa Celal Bayar Üniversitesinin yerel tarih ve kültürel anlamda yapılmış ciddi çalışmaları var mıdır? Varsa bile çok az olduğunu söylemek durumundayız! Hevesli bazı araştırmalar yok değildir elbette. Ancak bu çalışmalar bilimsellikten uzak olmalarının yanı sıra bilgi ve belge eksikliği taşıdıkları için rağbet görmezler. Ancak yine de köy, kasaba ve şehirler adına sancı taşıyan iyi niyetli bazı araştırmacılar yılmadan yorulmadan yazmaya, anlatmaya ve çalışmalarını ortaya koymaya devam ediyorlar. Batı Anadolu’da Türkmen Yerleşim Örneği Akören Köyü’ araştırmamız ses getirmiş ve birçok akademisyen, araştırmacıya yol göstermiş görünmektedir. Biz de bu moral ve teşvikle köy ile ilgili araştırmaya devam etmeye çalışmaktayız. Bu cümleden hareketle yüzyıllardır Akören Köyünde anlatıla-söylene gelen Arabın Evleri Türküsü’nü ele alacağız. ARABIN EVLERİ Arabın evleri taştır yıkılmaz Üstüne çıkıp ta yâre bakılmaz. Yârim güzel deyip çalım satılmaz. Ne ettin Arap ne ettin Çevresi aynalı da allı gelini. Arabın evleri bir uçtan bir uca İçinde yatmadım üç gün üç gece Ne ettin, neler ettin allı gelini, Çevresi aynalı telli gelini. Arabın evleri hamam yakın Hamamdan çıkmış ta geline bakın, Ne ettin ne ettin allı gelini, Çevresi oyalı telli gelini. Akören Köyü/Anonim Anadolu’da köylerde yüzyıllardır devam ede gelen Türk düğünleri bir başkadır. Yüzyıllardır değişmeden günümüze kadar en önemli kültürel dokulardan birisi de Akören Köyünde düğünlerin ayrı bir şölen ve ayrı bir coşkuyla yapılmasıdır. Akören Köyünde herkesin ortak mirası olagelmiş ve efsaneleşmiş türküdür “Arabın Evleri” türküsü. Efsaneleşen türküler türküye malzeme olan konularıyla bilinir, hatırlanır. Bu nedenle her ne kadar başka köy ve yerleşim yerleri için de söylense de bu türkünün Akören Köyü’nde söyleniş ve anlatılış hikâyesi bir başkadır. Bu açıdan sözünü ettiğimiz türkü Akören Köyünün malı haline gelmiş sayılmalıdır. XIV. Yüzyılda Arnut ve Tuder Aşiretlerinden Ali ve Mehmet kardeşlerden geldiği söylenen Akören Köyünün tam karşısında Şeytanlı Yar’ adıyla meşhur bir uçurum bulunmaktadır. Ele aldığımız türküye konu olan uçurum halen mevcuttur. Rivayet odur ki yüzyıllar öncesi Şeytanlı Yar’a gelip kendisine bir kulübe kuran Arap’ lakaplı bir şahıs vardır. Bu şahıs köylüye yardım eder, çobanlık yapar ve geçimini köylü sağlarmış. Gel zaman git zaman güzelliği dillere destan olan ve ailesinin üzerine titrediği; beğenip de ağa çocuklarıyla evlendirilmeyen saraylara layık’ bu kıza sevdalanır Arap. Arap dediysek gerçekten teni siyah olan bir garibandır bizim Arap! Sevdasından ne yapacağını bilemeyen Arap, kızı ailesinden istemeyi bir türlü cesaret edemez. Ancak gönlüne de söz geçiremez. Gözünü karartır ve yanında çalıştığı ağasından yardım ister. Ağa önde Arap arkada sevdalandığı kızı istemeye giderler. Ancak kızın babası kızını Araba vermez. Vermemek bir yana bir de Arabın evini barkını yıktırır! Arap bağrına taş basar ve bu sevdayla köyün karşısında kızın evine doğru her gece ateş yakar ve kavalıyla yanık türküler söyler. Kızlarının Arap tarafından rahatsız edilmesinden ve köyde kız hakkında çıkan dedikodulara bir son vermek isteyen baba kızını bir başkasıyla evlendirir! Perşembeden başlayan düğünün son günü seğmen başının çektiği seğmenler önde gelin, görümce ve gelinin eltisi arkada olmak üzere gelin alayı at üzerinde köyü ve geleneklere göre harmandalı havalarıyla Şeytanlı Yar’dan dolaşacaklardır. Şeytanlı Yar’da taş evinde Arap Bana yar olmayanı başkasına yar etmem’ türküsünü söylemekte ve planlar kurmaktadır. Gelinin atı yakınlarınca güvenli bir şekilde tutulmakta ve gelinin üzüntüsünü hafifletecek maniler, türküler söylenmektedir. Gelin alayının yaklaştığını sancılar içinde, isyan duygularıyla sevdası kabara kabara izleyen Arap, planını uygulamaya koyar. Hiçbir zaman yanından ayırmadığı okuyla sevdalısını vuran Arap sevdalısının kanlar içinde kaldığını görüp kaçar. Hem de gelinin dizginlerini tutan yanında çalıştığı ağasıdır. Tüm aramalara rağmen bulunamayan Arap bir daha Şeytanlı Yar’a uğramaz! Gelin alayı güveyin evine varır varmasına ama ne davul çalmaktadır ne de zurna sesi duyulmaz köyden. At üzerinde yeni evine götürülen gelin attan indirilirken can verir. Bu olay köy ve çevrede derin bir matem havası yaratır. Köyde bu matem üzerine kız tarafı ağıtlarında Arabın Evleri’ türküsü söylenir… O gün bu gündür gelinler atla dolaştırıp Şeytanlı Yar’dan geçerken aynı türkü ya da ağıt gençler tarafından söylenir.
0 299 "Her Türkünün Bir Öyküsü Vardır!" sloganı ile müzik dersinde türküler eşliğinde canlandırmalar yapıldı. Bu çalışma ile öğrencilerimizin geçmişle olan bağlarını güçlendirmek amaçlanmıştır. Müzik öğretmenimiz Ali Rıza Yıldırım´ı tebrik eder, başarılarının devamını dileriz.
her türkünün bir hikayesi vardır