☔ Peygamberimizin Güzel Ahlakı Ile Ilgili Olaylar
Peygamberimizin Güzel Ahlakı İle İlgili Olaylar; Uyuma Ey Musluman Abd Irakta Mİderelerİ Vuruyor; Duyguların dengesi; Onlarki harcadıklarında ne israf ederler nede cimrilik.. Kin değil, sevgi; Islamın güzellikleri; MÜslÜman Olmasi İÇİn Kİmse Zorlanamaz; Ey Kardeşim, Kabir Kapısı Açık; Gönlünde tek şey vardı
O’nun ahlakı Kur’an’dan ibaret idi.” (3) diye cevap vermiştir. Güzel ahlak teşvik edilirken, çirkin huylar ise kınanmıştır. Kur’an-ı Kerim’de Yüce Rabbimiz bizlere güzel huyları yerine getirmemizi emretmekte, çirkin huyları ise bize yasak kılmaktadır. Ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır:
Din ve Güzel Ahlâk. Ahlak: Sözlük anlamı karakter, huy, yaratılış demektir. Terim anlamı ise güzel davranışlar, güzel huylar, toplumun fertlerinin uymak zorunda oldukları kurallar demektir. Dinimizde güzel ahlaklı olmaya büyük önem verilir. Peygamber Efendimizin gönderiliş amaçlarından biri de güzel ahlakı
Yapılangüzel ameller karşılığında Allah’ın kullarına verdiği mânevî mükafat: Eda: Namazı vaktinde kılmak: Edeb: Güzel terbiye, iyi huy, insanın bütün iyilikleri ve ahlaki meziyetleri kendisinde toplaması: Edebiyat: Olay, duygu ve düşünceyi dil aracılığı ile biçimlendirme sanatı: Ehli Beyt:
Mekârim-i ahlak ile donanmış olarak dünyaya gönderilen Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa (aleyhi ekmelüttehâyâ), nura muhtaç insanlığa en değerli armağandır. O, insanlığın yitirdiği güzel ahlakı tekrar ve en mükemmel şekliyle talim etmek, öğretmek üzere aramıza tenezzül buyurmuştur.
Konu ile ilgili olarak Sevgili Peygamberimizin öğütlerinden de birkaç örnek verelim; "Her kim bir münker işlendiğini görür de eliyle değiştirmeye gücü yeterse eliyle değiştirsin, buna kudreti yoksa diliyle değiştirsin, diliyle değiştirmeye de muktedir olamazsa kalbiyle değiştirsin. Bu da artık imanın en zayıfıdır."
PeygamberimizHz. Muhammed’in en önde gelen özelliklerinden biri üstün bir ahlaka sahip oluşudur. Ahlak, güzel ve kötü olarak ikiye ayrılır. - Edep, tevazu ve kerem güzel ahlak
Ideaquestion from @Aysglzdmr. Peygamberimizin güzel ahlaki ile ilgili ayetler nelerdir? pamuk321 İçinde yaşadığı cemiyete faydalı bir insan olmanın temel şartı, güzel ahlâka sahip olmaktır.İslâm alimleri, güzel ahlâkı, "Güler yüzlü, kalp kırmaz, kimseyle münâkaşa etmez, Müslümanlara kötü zanda bulunmaz, cömert
Abdullahahlakı erdemler yönünden örnek bir kişiliğe sahipti. Davranışlarındaki güzellik ve insanlar ile iyi ilişkilerinden dolayı çevresinde sevilen biriydi. Peygamberimizin annesi Amine Mekke'nin tanınmış ailelerinden birinin kızıydı. Çevresinde ahlaklı ve güzel bir kız olarak tanınırdı.
Engüzel cuma mesajları sayfası için tıklayın! Bütün bu olaylar, nice hayırları ve; hikmetleri toplamaktadır. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) hicretleri zamanında Medine’ye yakın bulunan ‘Salim İbni Avf’ yurdunda ‘Ranuna’ denilen vadi içerisinde ‘Beni Salim Mescidinde’ ilk cuma hutbesini okumuş ve
Sünnet, İslâm ve ahlâk. Muhtemelen bilgi eksikliğine dayalı bir yanlış var; tekrar edilir durur: “Efendim sünnete riayet edelim derken ümmetin birçok zayıf ve eksik noktaları ihmal
Hayatlarındasevindirici olaylar olduğu gibi üzücü olaylar da olmuştur. Ancak onlar; sevinçlerinde ve üzüntülerinde aşırılığa kaçma-mış, her zaman itidal üzere olmuşlardır. er konuda bizlere örnek olan Sevgili H Peygamberimiz, Allah’a (c.c) güvenme ve sabır . konusunda da bizlere en güzel yol göstericidir.
5DyTn. Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir. Peygamber Efendimizin hayatının her anında, müminlere çok güzel örnekler bulunmaktadır. Hz. Muhammed sav'in sahabeleriyle olan sohbetleri, onlara hitapları, şakaları, çocuklara olan sevgi ve ilgisi, hanımlarına karşı adaletli, sevecen ve ilgili tavrı, hem ailesi hem de tüm Müslümanlar için örnek bir koruyucu olması, güler yüzü, neşesi, canlılığı, müminlere olan düşkünlüğü ve şefkati, güzel ahlakın ve ideal insan modelinin önemli bir örneğidir. Bu bölümde Peygamber Efendimizin Allah'ın hoşnut olduğu güzel hayatından örnekler verilecektir. Peygamberimiz sav güler yüzlüydü ve güler yüzlü olmayı tavsiye ederdi Peygamber Efendimiz, üzerindeki ağır sorumluluğa ve karşılaştığı türlü zorluklara rağmen, son derece tevekküllü, teslimiyetli ve huzurlu bir insandı. Hayatının her anında imanın neşesi ve şevki içindeydi. Hem bu imani neşesi, hem de güzel ahlakı nedeniyle daima güler yüzlü ve candan bir tavrı vardı. Sahabeler, Peygamberimiz sav'in bu halini şöyle anlatmaktadırlar Hz. Ali ra "Onun güler yüzlü oluşu ve herkese nazik davranışı adeta onu halka bir baba yapmıştı. Herkes onun katında ve nazarında eşit idi İmam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, İz Yayıncılık, s. 33 ." Allah Resulü daima güler yüzlü, yumuşak huylu idi İmam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, İz Yayıncılık, ... "Allah Resulü... halkın en çok gülümseyeni ve en neşelisi idi Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, ." Peygamberimiz sav ashabına da güler yüzlü olmalarını tavsiye etmiş ve şöyle demiştir "Sizler insanları mallarınızla memnun edemezsiniz, onları güzel yüz ve güzel huyla hoşnut edersiniz Bezzar, Ebu Yala, Taberani; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 111 ." "Allah Teala kolaylık gösteren ve güler yüzlü kişiyi sever Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998,, ." Peygamberimiz sav'in sahabeleri ile olan ilişkisi ve sohbetleri Peygamberimiz sav, çevresindeki Müslümanlarla çok yakından ilgilenirdi. Onların her birinin imanını, tavrını, temizliğini, neşesini, sağlığını yakından takip ederdi. Her birinin eksiklerini, ihtiyaçlarını gözetir, temin edilmesini sağlardı. Onlarla olan sohbetlerinde ise, onları çok hoş tutar, gönüllerini alırdı. Sahabeler yanından neşe ve huzur içinde ayrılırlardı. En yakınlarından biri olan Hz. Ali ra, Peygamberimiz sav'in sohbetlerindeki ortamı ve sahabeleriyle olan ilişkisini şöyle açıklamıştır "Resulullah insanların eli en açık, gönlü en geniş ve şivesi en düzgün olanı, yüklendiği işi en iyi şekilde ifa edeni, en yumuşak huyluları ve sohbeti en güzel olanıydı. Onu tanıyıp sohbetinde bulunanlar ona severek sokulurdu. Onu niteleyen 'Ondan önce de ondan sonra da onun gibisini görmedim' derdi. Ne zaman kendisinden bir şey istense onu mutlaka verirdi Tirmizi; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, ." "Birlikte oturduğu kimselerin her biriyle ilgilenir, farklı muamele ettiği izlenimi vermezdi. İhtiyacını gidermesi için onunla oturan veya onu ayakta tutan kimseye karşı sabırlı olur, o kişi ayrılmadıkça kendisi onu terk edip ayrılmazdı İmam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, İz Yayıncılık, ." "Ashabını özler, göremediği zaman sorardı. İnsanların durumlarının nasıl olduğunu, işlerinin ne alemde olduğunu da sorardı. Güzele güzel, çirkine çirkin derdi İmam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, İz Yayıncılık, ." "Daima doğruların yanındaydı, başkasını kabul etmezdi. Yanına geçici olarak girerlerdi, çıktıklarında mutmain olarak çıkarlardı. Yanından birer delil ve kılavuz olarak çıkarlardı İmam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, İz Yayıncılık, ." Gelen yabancıların aşırı ve mantık dışı davranışlarını sabırla karşılardı. Ashab bazen buna kızarlardı da o onları teskin eder, şöyler derdi "böyle kimseleri gördüğünüzde onu irşad edin! İmam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, İz Yayıncılık, " "Kimsenin sözünü kesmez, bitirinceye kadar beklerdi İmam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, İz Yayıncılık, ."166 "... İnsanları birbirine sevdirecek, birbirlerine kaynaştıracak şeyleri konuşurdu. Onları ürkütmez, kaçırmazdı. Her kavmin liderine önem atfederdi; ikram ederdi.. İmam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, İz Yayıncılık, ."167 Torunu Hz. Hasan ra ise Peygamberimiz sav için şunları söylemiştir "Bakışları son derece anlamlı idi... Mani kelimelerle az sözle çok mana ifade edecek şekilde gayet güzel ve veciz konuşurdu. Sözlerinde ne fazlalık olurdu ve ne de eksiklik İmam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, İz Yayıncılık, ." İleri gelen kimselerle de sade vatandaşlarla da eşit şekilde konuşurdu. Onlardan hiçbir şeyi saklamazdı İmam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, İz Yayıncılık, ." Ebu Zer ra, Peygamberimiz sav'in sahabelerine karşı sevgi dolu tavrını şöyle anlatmıştır "Bir gün Peygamberimizin yanına gittim. Bir divanda oturuyordu. Kalktı beni kucakladı. Bu kucaklaması gerçekten pek içtendi Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, ." Ebu Hüreyre ra ise Hz. Muhammed sav'in insanlara karşı son derece ince düşünceli ve insaniyetli olan güzel tavrını şöyle tarif etmiştir "Allah Resulü'nün elini birisi tuttuğunda o kişi elini bırakmadıkça, Resulullah elini çekmezdi. Kendisiyle konuşan herkese karşı yüzünü döndürür, konuşan lafını bitirmeden çehresini çevirmezdi Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, ." Peygamberimiz sav, sahabelerinin rahatsızlıkları ile de yakından ilgilenirdi. Zayıf olanların kilo almaları, kilosu fazla olanların diyet yapmalarını, yiyeceklerin faydalı olanlarını seçmelerini tavsiye ederdi Tirmizi, ibni-mace; İmam Gazali, Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 4. cilt, Çeviri Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, . Örneğin bazı hastalıklarında, sahabelerine bal şerbeti içmelerini tavsiye etmiştir Konyalı Mehmed Vehbi, Tam Metni Sahih-i Buhari, 4. cilt, Üçdal Neşriyat, İstanbul 1993, . Hz. Ebu Hüreyre ra'nin anlattığına göre, bir gün Ebu Hüreyre ra bayıldığında, Peygamberimiz sav onu kendisi ayağa kaldırmış, evine getirmiş ve aç olduğunu anlayarak ona ilk önce süt içirmiştir Konyalı Mehmed Vehbi, Tam Metni Sahih-i Buhari, 4. cilt, Üçdal Neşriyat, İstanbul 1993, . Peygamberimiz sav sahabelerine şakalar yapar, onlarla birlikte gülerdi Sahabelerin aktardıkları olaylardan anlaşıldığı gibi, Peygamber Efendimiz hem ailesi hem de sahabeleri ile sık sık şakalaşır, onların yaptıkları esprilere güler ve onlara güzel isimler veya lakaplar takardı. Ancak, her konuda olduğu gibi şakalaşma konusunda da Peygamberimiz sav çok ince düşünceli, vicdanlı ve anlayışlı davranırdı. Peygamberimiz sav'in şakalar konusunda ashabına verdiği tavsiyeler şöyle özetlenebilir "Ben şaka yaparım ama sadece doğru olanı söylerim" "Bir Müslümanın kardeşini korkutması helal değildir" "Kardeşinle münakaşa etme, alaya alarak onunla şakalaşma." "Başkalarını güldürmek için yalan söyleyene yazıklar olsun." "Kul, şaka da olsa yalan söylemeyi, doğru da olsa münakaşa etmeyi bırakmadıkça iyi bir mümin olamaz." "Şaka da olsa yalan söylemeyin Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 15. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 209 ."175 Peygamberimiz sav'in sevgi konusundaki tavsiyeleri Peygamber Efendimizin özellikle üzerinde durduğu en önemli konulardan biri, müminlerin birbirlerini hiçbir çıkar gözetmeden, içten bir sevgi ile sevmeleri ve birbirlerine karşı kin, öfke ve kıskançlık gibi kötü hisler beslememeleriydi. Peygamberimiz sav hem bu konuda müminlere en güzel örnek olmuş, hem de onlara sık sık bu konularda tavsiyelerde bulunmuştur. Allah bu konu hakkında Kuran'da şöyle buyurmaktadır İşte Allah, iman edip salih amellerde bulunan kullarına böyle müjde vermektedir. De ki "Ben buna karşı yakınlıkta sevgi dışında sizden hiçbir ücret istemiyorum." Kim bir iyilik kazanırsa, biz ondaki iyiliği arttırırız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, şükredene karşılığını verendir .Şura Suresi, 23 Peygamber Efendimizin sevgi, dostluk ve kardeşlik hakkındaki hadis-i şeriflerinden bazıları ise şöyledir "Mümin kendisi için sevdiğini kardeşi için de arzular Buhari ve Müslim; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 152 ." "Hediyeleşin, birbirinizi sevin. Birbirinize yiyecek hediye edin. Bu, rızkınızda genişlik hasıl eder Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, ." "Ziyaretleşin, hediyeleşin. Çünkü ziyaret sevgiyi perçinler, hediye de kalpteki kötü duyguları söker atar Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, ." "Birbirinizi kıskanmayınız, birbirinize kin tutmayınız, birbirinize çirkin sözler söylemeyiniz, birbirinize sırtlarınızı dönmeyiniz, kiminiz kiminizi arkasından çekiştirmesin. Allah'ın kulları kardeşler olunuz Buhari ve Müslim; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 315 ." "Sizden önceki toplumların derdi size de bulaştı Haset ve kin. Kin beslemek kökten kazıyan şeydir. Allah'a yemin ederim ki iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız. Size birbirinizi seveceğiniz bir şeyi haber vereyim mi? Aranızda selamı yayın Tirmizi; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 425 ." Peygamber Efendimizin çocuklara olan ilgisi ve şefkati Peygamberimiz Hz. Muhammed sav'in tüm insanlığa örnek olan şefkati, merhameti ve müminlere olan düşkünlüğü, çocuklara olan tavrında da çok yoğun olarak görülmektedir. Peygamberimiz sav hem kendi çocukları ve torunları hem de ashabının çocukları ile çok yakından ilgilenmiş, doğumlarından isimlerinin konmasına, sağlıklarından ilimlerinin artmasına, giyimlerinden oynadıkları oyunlara kadar onlar için tavsiyelerde bulunmuş, hatta bizzat yol göstermiş, ilgilenmiştir. Örneğin, Peygamber Efendimiz, kızı Hz. Fatıma ra'ya, her iki torununun doğumundan hemen önce "Doğum olunca bana haber vermeden çocuğa hiçbir şey yapmayın"181 diye tembihlemiştir. Bebeklerin doğumundan sonra ise onların beslenmelerini, bakımlarını ve nasıl korunacaklarını bizzat göstererek anlatmıştır. Peygamberimiz sav ayrıca, yeni doğan bebeklere, çocuklarına, torunlarına ve ashabının çocuklarına hep dua etmiştir. Onları severken ya da onların oyunlarını izlerken, onlar için Allah'tan hayırlı ve uzun bir ömür, ilim, hikmet ve iman istemiştir. Örneğin torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'e her vesilede dua etmiş ve bu duasının, Hz. İbrahim'in Hz. İshak ve Hz. İsmail için ettiği dua olduğunu belirtmiştir Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, . Ashabından İbn-i Abbas ra çocukken Peygamberimiz sav'in kendisine "Allah'ım buna hikmeti öğret" diye dua ettiğini aktarır. Ashabından Enes ra'e ise çocukluk döneminde, Allah'ın mal ve evladını çok ve ömrünü uzun kılması ve verdiklerinin Enes ra hakkında hayırlı ve mübarek olması için dua etmiştir Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, . Peygamber Efendimiz çocukların oyununa da çok önem vermiş, hatta zaman zaman onlarla oyun oynayarak ilgilenmiştir. Hz. Peygamber sav, "Çocuğu olan onunla çocuklaşsın Peygamberimizin Çocuk Sevgisi " diyerek, anne babalara çocuklarını bizzat eğlendirmelerini tavsiye etmiştir. Peygamberimiz sav çocukların yüzme, koşu, güreş gibi oyun ve sporlarla meşgul edilmelerini de tavsiye etmiş, hatta torunlarını ve çevresindeki çocukları buna teşvik etmiştir. Birçok sahabe, Peygamber Efendimizin çocukları nasıl sevdiğini, onlarla nasıl ilgilendiğini ve oyunlar oynadığını aktarmıştır. Bunlardan bazıları şöyledir Hz. Enes ra "Resulullah aleyhissalatu vesselam çocuklarla şakalaşmada insanların en önde olanıydı Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 15. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, ." El Bera ra "Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellemi Hasan omuzunda iken gördüm.. İmam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, İz Yayıncılık, ." "Peygamberimiz sav kızı Hz. Fatıma ra'ya şöyle derdi 'Haydi şu oğullarımı Hasan ve Hüseyin çağır bana!' Ondan sonra o ikisini göğsüne basar, koklardı İmam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, İz Yayıncılık, ." Ya'la İbnu Mürre ra Peygamberimiz sav'in çocuklara olan sevgisine, onlarla nasıl şakalaştığına dair şunları anlatmıştır "Bir grup ashab, Resulullah ile birlikte aleyhissalatu vesselam'ın davet edildiği bir yemeğe gittiler. Yolda torunu Hüseyin'e rastladılar, çocuklarla oynuyordu. "Resulullah sav çocuğu görünce ilerleyip cemaatin önüne geçip onu tutmak için ellerini açtı. Çocuk ise sağa sola kaçmaya başladı. Resulullah da onu takliden sağa sola koşarak, tutuncaya kadar peşinde koştu. Yakalayınca ellerinden birini çenesinin altına diğerini de ensesine koyup öptü ve 'Hüseyin bendendir. Ben de Hüseyindenim. Kim Hüseyin'i severse Allah da onu sevsin. Hüseyin sıbtlardan bir sıbttır torun' buyurdu Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, ." Hz. Enes ra'in bildirdiğine göre Resulullah sav, "dünyadaki iki reyhanım" dediği torunları Hasan ve Hüseyin'i sık sık yanına çağırtıp onları koklar ve bağrına basardı Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 508 . İbnu Rebi'ati'ibni'l Haris ra diyor ki "Babam beni, Abbas ra'da oğlu el-Fadl ra'ı Resulullah'a gönderdi. Huzurlarına girdiğimiz zaman bizi sağlı sollu oturttu ve bizi öylesine sıkı kucakladı ki daha kuvvetlisini görmedik Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 508 ." Resulullah savçocuklara olan sevgisini gösterirken sıkça onların başlarını okşardı ve onlara hayır duaları ederdi. Örneğin Yusuf İbni Abdillah İbni Selam ra, "Hz. Peygamber sav beni Yusuf diye isimlendirdi, başımı okşadı" der. Amr İbnu Hureys ra ise annesinin kendisini Hz. Peygamber sav'in huzuruna götürdüğünü, Resulullah sav'ın başını okşayıp bol rızka kavuşması için dua ettiğini, Abdullah İbnu Utbe ra de beş-altı yaşlarındayken Peygamberimiz Efendimizin başını okşayarak, zürriyeti ve bereketi için dua ettiğini hatırlayabildiğini anlatır Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 509 . Hz. Muhammed sav'in çocuklara gösterdiği ilgili ve sevgi dolu tavrı, Ebu Hüreyre ra de şu örneklerle anlatmıştır "Meyvenin ilk çıkanı getirildiği zaman Resulullah sav şöyle derdi 'Allah'ım Bize, Medinemize, meyvelerimize, müdd ve saımıza yani ölçeklerimize kat kat bereket ver' diye dua ederdi. Sonra meyveyi orada bulunan en küçük yaştakine verirdi Haydar Hatipoğlu, Sünen-i İbni Mace Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları, 9. cilt, İstanbul 1983, s. 82 ." "Çocuğa karşı yumuşak davranmak Allah Resulü'nün adetlerindendi. Allah Resulü bir seferden döndüklerinde çocuklar kendilerini karşılarlardı. Allah Resulü de durur sahabelerine çocukları kaldırmalarını emrederdi. Onlar da çocukların kimini Allah Resulü'nün önüne kimisini terkisine bindirir ve bazılarını da kendileri bineklerine alırlardı Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 510 ." "Resulullah sav Hz. Fatıma'nın evinin avlusuna geldi ve oturdu. 'Burada çocuk var mıdır?' diye sordu. Hz. Fatıma'nın çocuğu Resulullah'ın torunu, süratle koşarak geldi ve Resulullah'ın boynuna sarıldı. Resulullah çocuğu öptü Konyalı Mehmed Vehbi, Tam Metni Sahih-i Buhari, 2. cilt, Üçdal Neşriyat, İstanbul 1993, ." "Çocuklarla o kadar içice olmuştu ki, bir defasında yarış yapan çocukları görmüştü de, onların neşesine katılmak için birlikte koşmuştu Peygamberimizin Örnek Ahlakı " Cabir İbnu Semüre ra de aynı konuda şunları anlatmıştır "Resulullah aleyhissalatu vesselam'la birlikte ilk namazı kıldım. Sonra aleyhissalatu vesselam ehline gitti. Onunla ben de çıktım. Onu bir kısım çocuklar karşıladı. Derken onların yanaklarını bir bir okşamaya başladı. Benim yanağımı da okşadı. Elinde bir serinlik ve hoş bir koku hissettim Müslim, Fezail 80, 2329; Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 15. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, ."196 Kız çocuklarının doğar doğmaz öldürüldükleri bir dönemde peygamber olarak görevlendirilen Hz. Muhammed sav, kız çocuklarını da erkek çocuklardan ayırmamak gerektiğini, kız çocuklarını öldürmenin günah olduğunu bildirmiş, ve hepsine eşit sevgi ve ilgi göstererek, topluma da güzel bir örnek olmuştur. Peygamberimiz sav'in kız çocuklarındaki güzel özellikleri vurguladığı sözlerinden biri şudur "Kız ne güzel evlattır. Şefkatli, yardımsever, munis, kutlu ve analık duyguları ile doludur Vesail, Ebvab-ı Ahkam-ül-Evlad, naklen; Hüseyin Hatemi, İlahi Hikmette Kadın, Birleşik Yayıncılık, 4. baskı, İstanbul, 1999, s. 72 ."197 Peygamberimiz sav sevgisini hem sözleriyle hem de davranışlarıyla gösterirdi. Çocuklara onları sevdiğini söylerdi Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, . Peygamber Efendimiz, çocuklara olan şefkatinde hiçbir ayırım gözetmezdi. Kendi çocuklarına ve torunlarına gösterdiği sevgi ve merhametin aynısını diğer Sahabî çocuklarına da gösterirdi. Halid bin Said ra, Peygamberimiz sav'i ziyarete geldiğinde yanında küçük kızı da vardı. Habeşistan'da doğduğu için, Peygamberimiz sav ona ayrı bir yakınlık gösterirdi. Bir seferinde Peygamberimiz sav'in eline işlemeli bir kumaş parçası geçmişti. Hz. Halid'in kızını çağırttı ve ona verdi, sevindirdi. Cemre o sıralar küçük bir çocuktu. Babası alır, onu Peygamberimiz sav'in huzuruna götürür, derdi ki "Yâ Resulallah, şu kızım için Allah'a bereketle dua eder misiniz?" Peygamber Efendimiz Cemre'yi kucağına oturttu, elini başına koydu ve bereketle dua buyurdu. Peygamberimiz sav'in yardımcısı Hz. Zeyd ra'in oğlu Üsame ra Peygamber Efendimiz ile ilgili şunları anlatmıştır "Resulullah bir dizine beni, bir dizine de torunu Hasan'ı oturtur; sonra ikimizi birden bağrına basar ve 'Ya Rabbi, bunlara rahmet et. Çünkü ben bunlara karşı merhametliyim' diye dua ederdi Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, ." Bazı kimseler, Peygamberimiz sav'in çocuklarla oyun oynamasını, onlarla ilgilenmesini anlamıyorlardı. Bir defasında Akra bin Habis ra, Peygamberimiz sav'i, Hz. Hasan'ı öperken gördü ve şöyle dedi "Benim on çocuğum var. Şimdiye kadar hiçbirini öpmedim." Bunun üzerine Peygamberimiz, "Merhamet etmeyene merhamet olunmaz” buyurdu Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, ." Peygamber Efendimiz mübarek evladı Hz. İbrahim'i de, süt annesinin evinde sık sık ziyarete gider, şefkat ve merhametini göstererek, başını okşar, bağrına basardı. Peygamber Efendimizin hizmetkarı Hz. Enes ra, ilgili bir hatırasını şöyle anlatır "Ben ev halkına Resul-i Ekremden sav daha şefkatli, daha merhametli davranan bir kimse hayatımda görmedim. İbrahim, Medine'nin Avali kısmında sütannesinin yanında bulunurken, Peygamberimiz onu görmeye gider, biz de beraberinde bulunurduk... Peygamberimiz içeri girer, oğlunu alır, öper, sonra dönerdi... Yine bir gün gittiğimizde Resulullah çocuğunu getirtti, bağrına bastı. Ona bazı sözler söyledi, onunla konuştu Müsned, 4194; Müslim, 41807, Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 506-507 ." Hazret-i Ali anlatıyor "Peygamber Efendimiz bize ziyarete gelmişti. O gece bizde kaldı. Hasan ve Hüseyin de uyuyorlardı. Bir ara Hasan su istedi. Peygamberimiz hemen kalktı ve su kırbasından bir bardak su aldı, çocuğa verdi.. Peygamberimizin Örnek Ahlakı ." Peygamberimiz sav, ayrıca müminlere çocukları arasında adaletle davranmalarını hatırlatmış ve şöyle demiştir "Allah'tan korkun. Çocuklarınızın size itaatli olmalarını istediğiniz gibi siz de onların aralarında adaletle davranınız Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 13/10 ." "Allah öpücüğe varıncaya kadar her hususta çocuklar arasında adaletli davranmanızı sever Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, " Peygamberimiz sav'in çocukların eğitilmeleri ve güzel ahlak ile terbiye edilmeleri üzerinde de durmuş ve bu konuda birçok tavsiyede bulunarak yol göstermiştir. Peygamberimizin sav bu konudaki sözlerinden bazıları şöyledir "Bir baba çocuğuna güzel ahlaktan daha üstün bir miras bırakamaz Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, ." "Çocuğun, babası üzerindeki haklarından biri ismini ve edebini güzel yapmasıdır Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, ." 206 "Çocuklarınıza ikram edin ve terbiyelerini güzel yapın.. Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, ."207 Peygamberimiz Hz. Muhammed sav, her konuda olduğu gibi, çocuklarla ilgilenmesi, onlara gösterdiği sevgi ve şefkat ile müminlere en güzel örnektir. Peygamberimiz sav "Küçüklerimize şefkat etmeyen ... bizden değildir Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, " diyerek, çocuklara gösterilen şefkatin önemini belirtmiştir. Peygamber Efendimizin eşleri müminlerin anneleridir Peygamber Efendimizin eşleri, tüm müminlerin anneleri, tüm Müslüman kadınlara örnek, takva sahibi müminlerdir. Kuran'da, hadis-i şeriflerde ve Peygamber Efendimizin hayatı hakkındaki rivayetlerde Hz. Muhammed sav'in eşlerinin huyları, imanları, Peygamberimiz sav'e nasıl yardımcı oldukları, yaptıkları tebliğ ve güzel ahlakları hakkında birçok bilgi verilmektedir. Kuran'da Peygamber Efendimizin eşleri hakkında verilen bilgilerden biri, onların tüm müminlerin annesi olduğudur Peygamber, müminler için kendi nefislerinden daha evladır ve onun zevceleri de onların anneleridir... Ahzab Suresi, 6 Bir başka ayette ise, Allah müminlere, Peygamberimiz sav'den sonra onun eşlerini nikahlamalarını yasaklamıştır. Bu ayet şöyledir ... Allah'ın Resûlüne eziyet vermeniz ve ondan sonra eşlerini nikahlamanız size ebedi olarak helal olmaz. Çünkü böyle yapmanız, Allah katında çok büyük bir günahtır. Ahzab Suresi, 53 Kuran'ın bazı ayetlerinde ise, Peygamberimiz sav'in hanımlarının diğer kadınlar gibi olmadıkları belirtilmiş ve onların nasıl bir tavır içinde olmaları gerektiği haber verilmiştir. Ayetlerde şöyle buyrulur Ey peygamberin kadınları, siz kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz; eğer sakınıyorsanız, artık sözü çekicilikle söylemeyin ki, sonra kalbinde hastalık bulunan kimse tamah eder. Sözü maruf bir tarzda söyleyin. Evlerinizde vakarla-oturun evlerinizi karargah edinin, ilk cahiliye kadınlarının süslerini açığa vurması gibi, siz de süslerinizi açığa vurmayın; namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Allah'a ve elçisine itaat edin. Ey Ehl-i Beyt, gerçekten Allah, sizden kiri günah ve çirkinliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister. Evlerinizde okunmakta olan Allah'ın ayetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz Allah, latiftir, haberdar olandır. Ahzab Suresi, 32-34 Peygamberimizin takva sahibi eşlerinin ayetlerde bildirilen tutumları, yani sözü maruf, akla ve vicdana uygun bir şekilde söylemeleri, vakarlı tavırları, sakınmaları, ibadetlerde ve Peygamber Efendimize itaatteki titizlikleri, Kuran'ı ve Peygamberimiz sav'in sünnetini çok iyi biliyor olmaları tüm mümin kadınlara örnektir. Allah, ayetlerinde Peygamberimiz sav'in hanımlarının ecirlerinin iki kat verileceğini şöyle bildirmiştir Ey peygamberin kadınları, sizden kim açık bir çirkin-utanmazlıkta bulunursa, onun azabı iki kat olarak arttırılır. Bu da Allah'a göre pek kolaydır. Ama sizden kim Allah'a ve Resûlü'ne gönülden -itaat eder ve salih bir amelde bulunursa, ona ecrini iki kat veririz. Ve Biz ona üstün bir rızık da hazırlamışızdır. Ahzab Suresi, 30-31 Peygamber Efendimizin mübarek eşlerinden ilki, Hz. Hatice ra'dir. Hz. Hatice aynı zamanda ilk Müslümanlardandır. Peygamberimiz sav, ilk vahyi aldığında hemen kendisine söylemiştir. Aklı, feraseti, basireti ve hikmeti ile tanınan Hz. Hatice, hemen iman etmiş ve o günden sonra Peygamberimiz sav'e büyük destek olmuş, Kuran ahlakının yayılmasında maddi ve manevi olarak büyük bir çaba göstermiştir. Peygamberimiz sav'in Hazreti Sûde, Hazreti Aişe, Hazreti Hafsa, Hazreti Zeyneb, Hazreti Ümmü Seleme, Hazreti Cuveyriye, Hazreti Ümmü Habibe, Hazreti Safiye, Hazreti Meymune gibi isimleri zikredilen diğer hanımları da fedakarlıkları, sabırları ve Peygamber Efendimize olan bağlılıkları ile sahabelere örnek olmuşlardır. Peygamberimiz sav, hem hanımları hem de çocukları ile çok yakından ilgilenmiş, onların imanlarını, sağlıklarını, neşelerini ve ilimlerini artırmalarına vesile olmuştur. Rivayetlerde Peygamberimiz sav'in hanımları ile oyunlar oynadığı, koşu yarışları yaptığı da belirtilir. Sahabeler "Peygamber sav hanımlarıyla en fazla şakalaşan kişiydi Hasan B. Süfyan Müsnedi'nde aktarılmıştır; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, " diyerek, Peygamber Efendimizin eşlerine olan ilgisini belirtmiştir. Ayrıca Hz. Aişe ra'den rivayet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz, "Hanımlarına karşı insanların en yumuşağı, en kerimi, güler yüzlüsü ve mütebessim olanı idi Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 531/7 ." Peygamber Efendimizin bilinen bir başka özelliği ise, hanımları arasında son derece adaletli olmasıdır. Hatta rivayetlerde. eşlerini ziyaretlerini eşit olarak taksim ettiği belirtilir. Bu konuda Hz. Aişe ra şöyle der "Resulullah sav gece taksiminde adalete riayet eder ve derdi ki "Ey Allah'ım. Bu taksim benim iktidarımda olanda yaptığım bir taksimdir. Senin muktedir olup benim muktedir olmadığım şeyden dolayı beni levmetme Ebu Davud., nikah 39, 21347; Tirmizi. Nikah 42, 11407; Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 66 ."211 Hz. Enes ra anlatıyor "Resulullah sav'ın yanında dokuz hanımı vardı. Hanımlara uğrama işini sıraya koyuyordu. Birinci hanımına ikinci uğrayışı dokuz gün sonra oluyordu. Hanımları her akşam Resullulah'ın o gün geleceği odada toplanıyordu Müslim, Rada 46, 1462; Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 68 ."212 Peygamber Efendimiz birçok sözünde de mümin kadınların ne kadar değerli varlıklar olduklarını belirtmiştir. Örneğin bir sözünde "Dünya bir metaıdır. Dünya metaının en hayırlısı saliha kadındır Müslim, Rada 64, 1467; Nesai, Nikah 15, 6,69; Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 15. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 514 "213 dediği belirtilir. Peygamber Efendimiz ashabına da eşlerine karşı nasıl bir tutum içinde olmaları gerektiğini anlatmıştır "En olgun imana sahip mümin huyu en güzel ve ailesine karşı en nazik, lütufkar olanıdır Nesai, Tirmizi ve Hakim'in de yaklaşık anlamda rivayetleri vardır.; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, ."214 "En hayırlınız, hanımlarına en hayırlı olanınızdır. Ben hanımlarına karşı sizlerin en iyisiyim Tirmizi; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, ."215 Peygamberimizn Geleceğe Dair Verdiği Haberler Her insanın, her toplumun ve her ülkenin bir kaderi vardır. Dünya üzerinde henüz hiçbir insan yaratılmamışken, her insanın gelecekte neler yaşayacağı, bir ülkenin hangi olaylara şahit olacağı, bir toplumun geçireceği evreler ve bu gibi her olay Allah katında tüm detayları ile belirlenmiştir. Ancak insanlar, önceden belirlenmiş, Allah'ın katında yaşanmış ve hatta bitmiş olan bu olayların hiçbirinden haberdar olmazlar. Bunları, ancak yaşadıkça görür ve bilirler. Dolayısıyla gelecek insanlar için gaybtır, yani bilinmezdir. Ancak Allah, bazı kullarına gayba dair bazı bilgiler verdiğini Kuran'da bildirmiştir. Bu kişilerden biri de Hz. Yusuf'tur. Hz. Yusuf, zindanda iken, Allah'ın varlığının delillerini anlattığı iki arkadaşına şöyle demiştir Dedi ki "Size rızıklanacağınız bir yemek gelecek olsa, ben mutlaka size daha gelmeden önce onun ne olduğunu haber veririm. Bu, Rabbimin bana öğrettiklerindendir. Doğrusu ben, Allah'a iman etmeyen, ahireti de tanımayanların ta kendileri olan bir topluluğun dinini terk ettim." Yusuf Suresi, 37 Ayette de bildirildiği gibi, Hz. Yusuf gayb olan bir haberi bildiğini söylemektedir. Bu, Allah'ın Hz. Yusuf'a verdiği bir ilim ve mucizedir. Allah, Hz. Yusuf'a ayrıca rüyaları yorumlama ilmini de vermiştir. Hz. Yusuf -Allah'ın dilemesi ile- gelecekte olacak bazı olayları görebilmektedir. Hz. Yusuf'a verilen ilmin bir benzeri başka peygamberlere de verilmiştir. Allah ayetlerde, elçilerinden seçtiği kimselere gayb haberlerini açıklayacağını şöyle bildirmiştir O, gaybı bilendir. Kendi gaybını görülmez bilgi hazinesini kimseye açık tutmaz ona muttali kılmaz. Ancak elçileri peygamberleri içinde razı olduğu seçtikleri kimseler başka. Çünkü O, bunun önüne ve arkasına izleyici gözetleyiciler dizer. Cin Suresi, 26-27 Elbette Rabbimiz Peygamber Efendimize de gayba dair pek çok haber vermiştir. Peygamberimiz sav hem geçmişte meydana gelen ve kimsenin bilmediği olayları, hem de gelecekte gerçekleşecek olan birçok olayı Allah'ın bildirmesiyle öğrenmiştir. Bir ayette Allah bu gerçeği şöyle haber verir Bu, sana ey Muhammed vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa onlar, Yusuf'un kardeşleri o hileli-düzeni kurarlarken, yapacakları işe topluca karar verdikleri zaman sen yanlarında değildin. Yusuf Suresi, 102 Bu bölümde, Allah'ın, Peygamber Efendimize hem Kuran aracılığı ile, hem de kendisine özel olarak bildirdiği ve Peygamberimiz sav'in hadisleri aracılığı ile bize ulaşan bu gayb haberlerinden birkaçına yer verilecektir. Detaylı bilgi için Harun Yahya, Kuran Mucizeleri, Global Yayıncılık Bu haberlerin pek çoğu gerçekleşmiştir ve insanlar da bu mucizeye şahit olmuşlardır. Bu, hem Peygamber Efendimizin Allah'ın elçisi olduğunun hem de Kuran'ın Allah'ın sözü olduğunun delillerinden biridir. Peygamberimiz sav'e Kuran ile verilen gayb haberlerinden bazıları Elif, Lam, Mim. Rum orduları yenilgiye uğradı. "Dünyanın en alçak yerinde". Ama onlar, yenilgilerinden sonra yeneceklerdir. Üç ile dokuz yıl içinde. Bundan önce de, sonra da emir Allah'ındır. Ve o gün müminler sevineceklerdir. Rum Suresi, 1-4 Peygamber Efendimize Kuran aracılığı ile gelecek hakkında verilen haberlerden biri, Rum Suresi'nin hemen başındaki ayetlerde yer alır. Bu ayetlerde Bizans İmparatorluğu'nun bir yenilgiye uğradığı, ama çok kısa bir zaman sonra tekrar galip geleceği bildirilmiştir. Bu ayetler, Hıristiyan olan Bizanslıların, putperest bir toplum olan Persler karşısında çok ağır bir yenilgiye uğramasından yaklaşık 7 sene sonra, 620 civarında indirilmişti. Ve ayetlerde Bizans'ın çok yakında galip geleceği haber veriliyordu. Oysa o sırada Bizans o kadar büyük kayıplara uğramıştı ki, değil tekrar galip gelmesi, ayakta kalması bile imkansız görülüyordu. Yalnız Persler değil Avarlar, Slavlar ve Lombardlar da Bizans devletine karşı büyük tehdit oluşturmaktaydı. Avarlar İstanbul önlerine kadar gelmişlerdi. Bizans Kralı Heraklius, ordunun masraflarını karşılayabilmek için kiliselerdeki altın ve gümüş süs eşyalarının eritilip paraya çevrilmesini emretmişti. Hatta bunlar da yetmeyince bronzdan heykeller bile para yapımı için eritilmeye başlanmıştı. Pek çok vali, Kral Heraklius'a isyan etmiş, imparatorluk parçalanma noktasına gelmişti. Önceden Bizans toprağı olan Mezopotamya, Kilikya, Suriye, Filistin, Mısır ve Ermenistan, putperest Perslerin işgali altına girmişti. Kısacası, herkes Bizans'ın yok olmasını bekliyordu. Ama tam bu dönemde, Rum Suresi'nin ilk ayetleri vahyedildi ve Bizans'ın dokuz yıl geçmeden yeniden galip geleceği haber verildi. Bu galibiyet öylesine imkansız gözüküyordu ki, Arap müşrikleri Kuran'da haber verilen bu zaferin, asla gerçekleşmeyeceğini düşünüyorlardı. Fakat Kuran'ın tüm haberleri gibi bu da hiç kuşkusuz gerçekti. Rum Suresi'nin ilk ayetlerinin indirilmesinden yaklaşık 7 yıl sonra, 627 yılının Aralık ayında, Bizans ve Pers İmparatorlukları arasında Ninova harabeleri yakınında büyük bir savaş daha oldu. Ve bu kez Bizans ordusu, Persleri yenilgiye uğrattı. Birkaç ay sonra da Persler işgal ettikleri yerleri Bizans'a geri veren bir anlaşma imzalamak zorunda kaldılar. Böylece Allah'ın Kuran ile Peygamber Efendimize bildirdiği "Rum'un zaferi", mucizevi bir şekilde gerçek oldu. Bir kısım ayetlerimizi kendisine göstermek için, kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren O Allah yücedir. Gerçekten O, işitendir, görendir. İsra Suresi, 1 Bu ayetlerde yer alan bir başka mucize de, o dönemde kimsenin tespit etmesinin mümkün olmadığı coğrafi bir gerçeğin haber verilmesidir. Rum Suresi'nin 3. ayetinde, Rumların "Dünyanın en alçak yerinde" yenildikleri belirtilir. Arapçası "Edna el ard" olan bu ifade, bazı meallerde "yakın bir yer" olarak da tercüme edilir. Ancak bu tercüme, orijinal ifadenin tam karşılığı değil, mecazi bir yorumudur. "Edna" kelimesi Arapçada "alçak" demek olan "deni" kelimesinden türemiştir ve "en alçak" anlamına gelir. "Ard" ise yeryüzü demektir. Dolayısıyla "Edna el ard" ifadesi de "yeryüzünün en alçak yeri" manasına gelmektedir. Bizans İmparatorluğu ile Persler arasındaki savaş, yeryüzünün gerçekten en alçak noktasında gerçekleşmiştir. Söz konusu savaşın yeri, Suriye, Filistin ve şimdiki Ürdün topraklarının kesiştiği bölgede yer alan Lut Gölü havzasıdır. Ve bilindiği gibi deniz seviyesinden 395 metre aşağıda olan Lut Gölü çevresi, yeryüzünün "en alçak" bölgesidir. Yani Rumlar, tam ayette belirtildiği gibi, "yeryüzünün en alçak yeri"nde yenilmişlerdir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, Lut Gölü'nün rakımının, ancak modern çağdaki ölçümlerle tespit edilebilmiş olmasıdır. Daha önce hiç kimsenin Lut Gölü'nün dünyanın en alçak bölgesi olduğunu bilmesi mümkün değildir. Ama bu bölge Kuran'da "yeryüzünün en alçak yeri" olarak tanımlanmıştır. Bu, Kuran'ın İlahi bir söz olduğunun ve Peygamberimiz sav'in Allah'ın Resulü olduğunun delillerinden birini oluşturmaktadır. Bu ayette Allah, Peygamber Efendimizi bir gece Mescid-i Aksa'ya götürdüğünü ve orayı gösterdiğini bildirmektedir. Bu, çok büyük bir mucizedir. Bilindiği gibi, Mescid-i Haram Mekke'de, Mescid-i Aksa ise Kudüs'tedir. Ve Peygamber Efendimiz, bu olay gerçekleştiğinde Mekke'de bulunmaktadır. O dönemin koşullarında ise, bir gece içinde Mekke'den Kudüs'e gitmek imkansızdır. Ayrıca şunu da belirtmeliyiz ki, Peygamber Efendimiz, Kudüs'ü ve Mescid'i Aksa'yı daha önce hiç görmemiştir. Ertesi gün, bu büyük mucizeyi çevresindekilere anlattığında, Mekke'li müşriklerin ona inanmadıkları ve delil göstermesini istedikleri rivayet edilir. Kureyşlilerin içinde Mescid-i Aksa'yı görmüş olanlar vardır ve Peygamber Efendimiz Mescid-i Aksa'yı tarif etmesini istemişler, kendisine bununla ilgili sorular sormuşlardır. Peygamber Efendimiz, Mescid-i Aksa'yı doğru olarak anlatınca, müşrikler Peygamberimiz sav'in Mescid-i Aksa'yı tanımlamada isabet buyurduğunu söylemişler, sonra da, o yoldan gelmekte olan kervanlar ile karşılaşıp karşılaşmadığını sormuşlardır. Peygamberimiz sav bu soru üzerine, "Evet, onun kervanlarıyla karşılaştım, Revhâ'da idi. Bir deve kaybetmişler arıyorlardı. Yüklerinde bir su kadehi vardı. Susadım onu alıp su içtim ve yine eskiden olduğu gibi yerine koydum. Geldiklerinde sorun bakalım kadehte suyu bulmuşlar mı?" buyurdu. Kureyşliler, "Bu da diğer bir alâmettir" dedikten sonra, Peygamber Efendimize kervanla ilgili detaylar sormaya devam etmişlerdir. Peygamberimiz sav ise, sorduklarının hepsine cevap vermiş ve şöyle demiştir "İçlerinde şu kişi önde, boz renkte bir deve üzerinde dikilmiş iki harar olduğu halde şu gün güneşin doğması ile beraber gelirler". Bunun üzerine "Bu da diğer bir âyettir" diyerek o gün hızla Seniyye'ye doğru yola çıkarak güneşin doğuşunu bekledikleri rivayet edilmektedir. Gerçekten de güneşin doğması ile söz konusu kervan da görünmüştür. Kervanın önünde ise aynı Peygamber Efendimizin tarif ettiği gibi bir boz deve de bulunmaktadır. Andolsun Allah, elçisinin gördüğü rüyanın hak olduğunu doğruladı. Eğer Allah dilerse, mutlaka siz Mescid-i Haram'a güven içinde, saçlarınızı tıraş etmiş, kiminiz de kısaltmış olarak ve korkusuzca gireceksiniz. Fakat Allah, sizin bilmediğinizi bildi, böylece bundan önce size yakın bir fetih nasib kıldı. Fetih Suresi, 27 Allah'ın, Peygamberimiz sav'e, hayatı boyunca hiç görmediği bir mekanı, oraya gitmeden göstermesi çok önemli bir mucizedir. O dönemde, Mekke'den Kudüs'e, bir gecede ulaşmanın imkansız olması ise bu mucizeyi daha açık ve görülür hale getirmektedir. Peygamber Efendimiz, Medine'de iken rüyasında, müminlerin güven içinde Mescid-i Haram'a girdiklerini ve Kabe'yi tavaf ettiklerini görmüş ve müminleri bu haberle müjdelemiştir. Çünkü, Mekke'den Medine'ye hicret eden müminler, o zamandan beri Mekke'ye girememektedirler. Peygamber Efendimiz sav'in bu rüyasını açıklaması üzerine, rivayetlere göre, müminler Mekke'ye umre niyetiyle gitmişler, ancak müşrikler onların Mekke'ye girmelerine izin vermemişlerdir. Münafıklar ise fitne çıkarmak için bunu fırsat bilmişler, ne Kabe'ye gidebildiklerini, ne de saçlarını tıraş edebildiklerini söyleyerek, Peygamberimiz sav'in gördüğü rüyayı yalanlamaya çalışmışlardır. Allah, Peygamberimiz sav'e katından bir yardım ve destek olarak Fetih Suresi'nin 27. ayetini vahyetmiş ve rüyasının doğru olduğunu, Allah eğer dilerse müminlerin Mekke'ye girebileceklerini bildirmiştir. Gerçekten de, bir süre sonra, önce Hudeybiye barışı ve ardından gelen Mekke'nin fethi ile, Müslümanlar, aynı ayette bildirildiği gibi güven içinde Mescid-i Haram'a girmişlerdir. Böylece Allah, Peygamber Efendimizin önceden haber verdiği müjdenin gerçek olduğunu göstermiştir. Burada önemli olan bir başka nokta ise şudur Peygamber Efendimiz müminlere bu müjdeyi verdiğinde, ortada hiç böyle bir durum bulunmamaktadır. Hatta, koşullar tam aksini göstermekte, müşrikler müminleri kesinlikle Mekke'ye sokmamakta kararlı görünmektedirler. Bu ise, kalbinde hastalık olanların, Peygamber Efendimizin söylediklerine şüphe ile bakmalarına neden olmaktadır. Ancak Peygamberimiz sav Allah'a güvenerek, insanların ne diyeceklerini hiç önemsemeden, Allah'ın kendisine bildirdiğine iman etmiş ve bunu insanlara açıklamıştır. Söylediklerinin Kuran ayetleri ile teyid edilmesi ve yakın bir gelecekte, söylediklerinin gerçekleşmesi ise Peygamberimiz sav'in ve Kuran'ın önemli bir mucizesidir. Kitapta İsrailoğulları'na şu hükmü verdik "Muhakkak siz yeryüzün de iki defa bozgunculuk çıkaracaksınız ve muhakkak büyük bir kibirleniş-yükselişle kibirlenecek-yükseleceksiniz. Nitekim o ikiden ilk-vaid geldiği zaman, oldukça zorlu olan kullarımızı üzerinize gönderdik de sizi evlerin aralarına kadar girip araştırdılar. Bu yerine getirilmesi gereken bir sözdü. Sonra onlara karşı size tekrar 'güç ve kuvvet verdik', size mallar ve çocuklarla yardım ettik ve topluluk olarak sizi sayıca çok kıldık”. İsra Suresi, 4-6 İsra Suresi'ndeki bu ayetlerde bildirildiği gibi, İsrailoğulları yeryüzünde iki kez bozgunculuk çıkaracaklardır. Bunlardan ilk "bozgun ve kibirli yükseliş"lerinin ardından, Allah onların üzerine güçlü bir ordu gönderdiğini bildirmektedir. Gerçekten de, İsrailoğulları, Hz. Yahya'yı öldürdükleri ve Hz. İsa'yı öldürmek için tuzak kurdukları dönemin, yani kibirli yükselişlerinin ve bozgunculuklarının hemen ardından, 70 yılında, Romalılar tarafından Kudüs'ten sürülmüşlerdir. Kudüs'teki Hz. Süleyman tapınağı ise darmadağın edilmiştir. 70 yılında Filistin'den sürülmelerinin ardından Yahudiler tüm dünyaya yayılmışlardır. Hz. İsa'nın katilleri olarak görüldükleri için de, Avrupa'da bulundukları ülkelerde genellikle küçük görülmüş, zor koşullar altında yaşamışlar, hatta çoğu zaman dinlerini gizlemek zorunda kalmışlardır. Peygamber Efendimize bu ayet vahyedildiği zaman da, Yahudiler bu zor koşullar altında yaşamaktaydılar ve bir devletleri dahi bulunmamaktaydı. Ancak Allah ayetlerde İsrailoğullarına tekrar güç vereceğini haber vermiştir. Peygamber Efendimizin hayatta olduğu dönemde oldukça uzak ve zor bir ihtimal olarak görünen bu olay, daha sonra tam olarak gerçekleşti. Yahudiler, Filistin'e geri döndüler ve 1948 yılında İsrail Devleti'ni kurdular. İsrail'in günümüzdeki siyasi ve askeri gücü ve etkisi ise bilinen bir gerçektir. Hani Peygamber, eşlerinden bazılarına gizli bir söz söylemişti. Derken o eşlerinden biri, bunu haber verip Allah da ona bunu açığa vurunca, o da Peygamber bir kısmını açıklamış bir kısmını söylemekten vazgeçmişti. Sonunda haberi verince eşi demişti ki "Bunu sana kim haber verdi?" O da "Bana bilen, herşeyden haberdar olan Allah haber verdi" demişti. Tahrim Suresi, 3 İsrailoğulları ile ilgili olan bu ayette ve diğer ayetlerde önemli olan noktalardan biri, o dönemde imkansız görünen ve olmasına dair hiçbir gelişme veya ipucu bulunmayan olayların, ileride gerçekleşeceğinin haber verilmesidir. Elbette tüm bunlar Kuran'ın bir mucizesidir. Bu ayette bildirildiği üzere, Peygamber Efendimiz hanımlarından bazılarına bir sır vermiştir. Ancak onlar bu sırrı tutmayarak, birbirlerine aktarmışlardır. Allah, Peygamber Efendimize, onların bu tavrını bildirmiş ve aralarındaki gizli konuşmaları onlara haber vermiştir. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz hanımlarına, aralarındaki gizli konuşmayı bildiğini söylemiştir.
Prof. Dr. İsmail YİĞİT- Prof. Dr. Raşit KÜÇÜK Peygamberler, insanlık tarihinin en üstün ahlâka sahip kişileridir. Onlar, şahıslarında hem içinde yaşadıkları topluma hem de daha sonra gelecek nesillere en iyi örnekleri sunarlar. Onların hayatları ve yaşayış tarzları, fertler ve toplumlar için en ideal örneklerdir. Sevgili Peygamberimiz, çocukluğundan itibaren en üstün ahlâkî duygulara sahipti. Gerek çocukluk gerekse gençlik yılları, akranlarından çok farklı geçti. Kötülüklerin her çeşidinin son derece yaygın olduğu bir toplumda, Cenab-ı Hak, son peygamber olarak görevlendireceği Hz. Muhammed’i çocukluğundan itibaren cahiliyenin bütün kötülüklerinden korumuştu. Bu üstün ahlâk sahibi insan kavminin takdirini kazanmış, kendisine “el-Emin /güvenilir kişi” lakabı verilmişti. Herkes ona güvenir, doğruluğunu kabul eder, malını ona teslim ederdi. İlk vahyin gelişinden sonra Hz. Hatice’nin Peygamberimizi teselli için söylediği şu sözler, onun peygamberlikten önceki ahlâkî durumunu ve toplumdaki mevkiini açıkça gösterir “Seni müjdelerim ya Muhammed! Hayır, Allah’a yemin ederim ki, O seni hiçbir vakit utandırmaz. Çünkü sen akrabanı koruyup gözetirsin. Borçluların borcunu verirsin. Doğruluktan ayrılmazsın. Fakirlere yardım eder, misafirleri ağırlarsın. Muhtaçların ihtiyaçlarını karşılarsın.”[1] Kur’an-ı Kerim, pek çok ayette Peygamberimizin ahlâkını metheder ve onu bize yegâne örnek olarak takdim eder. Bu ayetlerden bir kaçının anlamı şöyledir “Şüphesiz ki sen üstün bir ahlâk üzersin.” Kalem 68/4 “Allah’ın rahmeti sebebiyledir ki, sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, çevrenden dağılır giderlerdi.” Âl-i İmran 3/159 “Andolsun Allah’ın Elçisi’nde sizin için, Allah’ı ve ahireti arzu eden ve Allah’ı çok anan kimseler için, uyulacak en güzel bir örnek vardır.” Ahzab 33/21 Hz. Aişe, Peygamberimizin ahlâkı hakkında şöyle demiştir Hz. Muhammed’in ahlâkı Kur’an’dı. Darılırsa Kur’an darıldığı için darılır, beğenirse Kur’an beğendiği için beğenirdi. Kendi nefsi için intikam almazdı. Kızması ve beğenmesi Allah’ın rızası içindi.”[2] Sevgili Peygamberimiz, İslam dininin örnek insanıydı. Müslümanların nasıl olması gerektiğini canlı bir hayat olarak sergilemişti. Görevini bir hadislerinde şöyle özetlemiştir “Ben sadece üstün ahlâkı tamamlamak için gönderildim.”[3] Cenab-ı Allah, üstün ahlâkı tamamlamak üzere gönderdiği son peygamberini en güzel huylarla bezemişti. O Allah’a şöyle dua ederdi “Allah’ım, yaratılışımı güzel kıldığın gibi ahlâkımı da güzelleştir. Beni kötü ve hoşa gitmeyen huylardan uzak tut. Allah’ım, beni en güzel ahlâka yönelt. Ona yöneltecek yalnızca sendin.“[4] Peygamberimiz bir hadisinde şöyle buyurur “Bana en sevimlileriniz ve kıyamet gününde bana en yakın olacak olanlarınız, ahlâkı en güzel olanlarınızdır.”[5] Hz. Peygamber, en faziletli amelin güzel ahlâk olduğunu söylerdi. Ona göre din, güzel ahlâktan ibaretti. Cennete ancak iyi ahlâk sahibi olanlar girebilirdi. Onun bazı hadislerinde anlatılan şu tavsiyeler önemlidir Kötü ahlâk, iyileri yer bitirir, ibadet ve tâatleri boşa çıkarır. Sahibini cehenneme sevkeder. Nitekim kendisine gündüzleri oruçlu, geceleri de namazlı geçiren; fakat kötü huylu, diliyle komşularına rahat vermeyen bir kadından bahsedilince “Onda hayır yoktur ve o cehennemliklerdendir.”[6]buyurmuştur. Samimilik ve sadelik, Peygamberimizin en önde gelen vasfıydı. Son derece mütevazı idi.[7] Sade giyinir, sade yer içer, sade yaşardı. Dünya malına gerektiğinden fazla önem vermezdi. Dünya ile olan alâkasını şöyle açıklamıştır “Benim dünya ile alâkam, yolda giderken bir ağaca yaslanıp, dinlenmek için o ağacın gölgesine sığınan, sonra yine yoluna devam eden bir yolcuya benzer.”[8] Evinin tüm mefruşatı bir yatak, bir hasır, bir toprak su kabı gibi birkaç basit eşyadan ibaretti. Birçok günlerini yemeksiz geçirdiği, aylarca evinde ateş yanmadığı olurdu. Nitekim Hz. Âişe Vâlidemiz şöyle demiştir “Bir ay gelir geçerdi de biz Muhammed ailesinin odalarından hiçbirinde duman tüttüğünü görmezdik.”[9] Böyle günlerde bütün aile yalnızca hurma ile iktifa ederdi. Peygamberimiz hiçbir yemeği beğenmezlik etmezdi. Arzusu olursa yer, olmazsa bırakırdı. Temizliği çok severdi. “Temizlik imanın yarısıdır.” derdi.[10]Elbise ve vücut temizliğine çok önem verirdi. Aynı şekilde oturduğu yerin ve çevrenin temizliğine de itina gösterir, ashâbını da bu yönde teşvik ederdi. Kötü koku veren şeylerden hoşlanmazdı. Soğan ve sarımsak yiyenlerin ağız kokuları gidinceye kadar camiden uzak durmalarını isterdi. Yemekten evvel ve sonra ellerini yıkar, yemeğe mutlaka besmele ile başlardı. Özellikle yemekten sonra diş fırçası olarak misvak kullanırdı. Saçını ve sakalını yıkayıp tarar, güzel kokular sürerdi. Ashâbını da bu hususlarda uyarır, temizliğin her çeşidine dikkat etmelerini isterlerdi. Boş vakit geçirmez, zamanı çok iyi değerlendirirdi. Gündüzleri ailesinin ve toplumun işleri ile meşgul olur, geceleri ise az uyur, çok ibadet ederdi. Bütün gece uyumayı iyi karşılamaz, ashâbına da bu yönde tavsiyelerde bulunurdu. İki şey arasında serbest bırakıldığı zaman Allah’ın hoşnutluğuna uygun olmak şartıyla, daima kolay olanını seçerdi. Günah olan işlerden son derece kaçınırdı.[11]Hiç kötü söz söylemez, kimseye kötülük yapmazdı. Kimsenin gönlünü kırmaz, hiç kimseyi hor görmezdi. 10 yıl hizmetinde bulunan Enes b. Mâlik, onun kendisine karşı “öf” dediğini bile duymadığını söylemiştir.[12] Kendisine karşı her türlü kötülükleri yapanlara karşı dahi nefsi için kızmaz, daima onlara hayır dua ederdi. Herkese karşı âdil davranır, hak sahibine hakkını verirdi. Toplumun ayakta durmasını, adalet ilkesinin sağlam olmasına bağlardı. Düşmanlarına karşı bile âdil idi. Her konuda olduğu gibi adalet konusunda da yegâne ölçüsü Kur’an’ın ortaya koyduğu ölçü idi. Ashâbına da adaletli olmalarını, ölçü ve tartıda hakkâniyetten ayrılmamalarını tavsiye ederdi. Özellikle idarecilerin ve amirlerin adaletli olmalarına itina gösterirdi. Hâkimlerin öfkeli iken iki kişi arasında hüküm vermemelerini tavsiye ederdi. Bir Müslüman’ın, Müslüman kardeşine zulmetmemesi gerektiğini söylerdi. Bütün insanların bir tarağın dişleri gibi eşit olduklarını hatırlatırdı. Kadınlara karşı adalet ilkelerinin hassasiyetle korunmasını isterdi. Daha önceki ümmetlerin helâk oluş sebeplerinin başında, adaletten ayrılmalarının geldiğini, dolayısıyla adaletten uzaklaşan toplumların da helak olacaklarını bildirmişti. Peygamberimiz, doğru sözlü ve doğru işli idi. Hayatının her safhasında doğruluk onun şiârı olmuştu. Yalandan ve yalancılardan nefret ederdi. Doğru olanların ulaşacakları mükâfatları, yalancıların kavuşacakları cezaları sık sık dile getirirdi. Düşmanları bile onun doğruluğunu kabul etmişlerdi. Peygamberimiz iyi bir Müslüman’ın asla yalan söyleyemeyeceğini hatırlatırdı. Ashâbına en sık tavsiye ettiği konulardan biri de doğruluktu. Doğruluğun iyiliğe, iyiliğinde cennete götüreceğini; yalanın ise kötülüğe, kötülüğün ise cehenneme sevkedeceğini söylerdi. Yalan söylemeyi münafıklık alametlerinden biri kabul ederdi. Bir söz verildiği zaman bu sözde durulması gerektiğini söylerdi. Kişinin kendi aleyhine bile olsa, doğru söylemesi gerektiğini hatırlatırdı. Yalan şahitliğinin, en büyük günahların önde gelenlerinden olduğunu söylemiştir. Emanete riâyet etmek, Peygamberimizin en önemli prensiplerinden biriydi. “Emanete hıyanet edenler bizden değildir.” derdi. Önce de geçtiği gibi herkes onun “emin” olduğuna şahitlik ederdi. Herkesin bir sorumluluğunun bulunduğunu ve bu konuda hesaba çekileceğini ashâbına sıkça hatırlatırdı. Emanete riayetin imanın temellerinden olduğunu bildirirken, sır saklamayı da emanet olarak vasıflandırır, özellikle buna önem verirdi. Peygamber Efendimizin sabır konusundaki önderliği ise şaşılacak derecede ileridir. İslam’ı tebliğ ederken müşriklerin yaptığı bütün kötülüklere karşı sabırlı davranmıştır. Hayatı boyunca bütün eza-cefalara ve kendisine yapılan uygunsuz davranışlara sabretmesini bilmiştir. Kur’an-ı Kerim, hem Peygamber’e hem de mü’minlere sık sık sabrı tavsiye eder. Peygamberimiz 23 yıllık risalet döneminde sabrın en güzel numunelerini göstermiş, ashabını da bu yolda eğitmiştir. Müşriklerin işkencelerinden kendisine şikâyette bulunan arkadaşlarına sabretmelerini tavsiye etmiş ve bunun karşılığının cennet olduğunu müjdelemiştir.[13] Peygamberimiz, konuştuğu zaman sözlerini ayıra ayıra söylerdi. Dinleyenler O’nun söylediklerini iyice anlar, hatta ezberleyebilirlerdi. Söylediklerinin iyi anlaşılabilmesi için bazen sözlerini üç defa tekrarlardı. Başkalarının sözlerini dikkatle dinler, onların konuşmalarını kesmezdi. Herkes gülerken O yalnızca tebessüm eder, asla kahkaha ile gülmezdi.[14] Yolda giderken karşılaştığı herkese selam verirdi. Selam verenlerin de selamlarını alırdı. Fakirleri sever onları kendi sofrasına çağırır, bazen de zengin ashabı arasında dağıtırdı. Hiçbir fakir ve muhtacı geri çevirmezdi. Eline bir mal veya para geçtiğinde hemen dağıtırdı. Sadaka almaz, hediyeyi ise kabul ederdi. Zengin-fakir, efendi-köle, büyük-küçük ayrımı yapmazdı. Ziyaretine gelenleri nezaketle karşılar, iyi bir şekilde ağırlardı. Herkese güler yüz gösterirdi. Misafirlerine bizzat kendisi hizmet ederdi. Ev işlerinde hanımlarına yardımcı olurdu.[15]Kendi işlerini çoğu kere kendisi görürdü. Yetimlere, acizlere, öksüz ve kimsesizlere çok şefkat gösterirdi. Çocukları çok sever, yolda karşılaştığı çocuklara selam verir, onları okşardı. Son derece merhametliydi. Hem insanlara hem de hayvanlara karşı merhametli davranırdı. Güler yüzlü, tatlı sözlü ve ince ruhluydu. Hastaları ziyaret eder, cenaze törenlerine katılırdı. Yapılan davetleri reddetmezdi. Üstün hayâ sahibiydi. Hayânın imandan olduğunu söylerdi.[16] Cömertlikte dengi yoktu. Özellikle Ramazan ayında daha da cömert davranırdı.[17] Sevgili Peygamberimiz, son derece cesurdu. Düşmanlarından zerre kadar korkmaz, Allah yolunda karşılaştığı her türlü kötülüğü sabırla karşılardı. Ordunun dağılmaya yüz tuttuğu yerde, olduğu yerde kalarak sebat eder, O’nun bu cesareti ashabını yeniden etrafında toplamaya yeterdi. Kılıçlarının, kalkanlarının, yaylarının, oklarının, atlarının, develerinin isimleri dahi cesaret ve kahramanlık ifade eden isimlerdi. Ahlakı Kur’an olan Peygamberimiz, siyasî ve askerî deha sahibiydi. Bu sayede insanlık tarihinin en büyük inkılabını gerçekleştirdi. Bu kadar kısa bir süre içinde O’nun başardığını gerçekleştiren bir başka lider veya kahraman görülmemiştir. Cehaletin karanlığına bürünmüş, kendi elleriyle yaptıkları putlara tapan, her şeyi onlardan bekleyen Arap toplumunu, 23 yıl gibi kısa bir süre içinde İslam dininin nurlu aydınlığına çıkarmayı başarmış, insanlık için en yüksek medeniyeti tesis etmişti. Bu medeniyeti insan cesetleri üzerine değil, sevgi ve kardeşlik esası üzerine kurdu. Çünkü kendisine vahyedilen İslam dini, insanlığı kurtarmak gayesini güdüyordu. Sevgili Peygamberimiz, yaptığı savaşlarda kan dökülmemesi için büyük gayret gösterirdi. Bu savaşlarda şehid olan arkadaşlarıyla ölen düşman askerlerinin toplam sayısı 400’e dahi ulaşmıyordu.[18]Zira O, kan dökülmemesi için gerekli tüm tedbirleri alıyordu. O’nun gayesi insanları öldürmek değil, gerçek kurtuluşa kavuşturmaktı. Diğer din mensuplarını önce İslam’a çağırıyor, kabul etmedikleri takdirde İslam’ın hâkimiyetine girmeye davet ediyordu. Ancak bu iki teklif de kabul edilmezse savaşmak zorunda kalıyordu. Kendisiyle savaşanlara nefsi için kin beslemiyor, çoğunlukla onları affediyordu. O’nun bu uygulamaları, çoğu kere esirlerin, İslam’ı gönül rızasıyla kabulüne sebep oluyordu. *Bu yazı hocalarımızın izniyle Hz. Muhammed adlı eserden alınmıştır. [1]Buhari, Bed’u’l-Vahy 3. [2]Buhari, Menakıb 23; Müslim Müsafirin 139. [3]Muvatta, Husnü’l-Huluk 8; Ahmed b. Hanbel, Müsned II,381. [4]Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 403. [5]Tirmizi, Sünen, Birr 71. [6]Hûfî, s. 59. [7]Bkz. KâdıIyaz, Şifa-i Şerif, s. 102-103; Ali Yardım, 405-414; İbrahim Bayraktar, Hz. Peygamber’in Şemaili, [8]Tirmizi, Sünen,Zühd 44; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 391,441. [9] İbn Mace, ZÜhd 10. [10] Müslim Taharet 1, Tirmizi, Daavât 86. [11]Buhari, Menakıb 23, Edeb 80; Müslim Fezâil 77-78. [12]Buhari, Savm 53, Menakıb 23; Müslim Fezâil82. [13]Bkz. KâdıIyaz, s. 86-90; İbrahim Bayraktar, [14]Buhari, Edeb 68; Müslim, İstiskâ 18. [15]Buhari, Ezan 44, Nafakât 8. [16]Buhari, İman 3. [17]Buhari, Menakıb 23. [18]Bkz. Hamidullah, Hz. Peygamber’in Savaşları, 21.
Âmir bin Rebia anlatıyor "Peygamber Efendimiz ile birlikte camiye gidiyordum. Yolda Peygamberimizin ayakkabısının bağı çözüldü. Ben hemen eğilip bağlamak istedim. Fakat Peygamberimiz ayağını önümden çekti ve şöyle buyurdu "Bu hareketin, başkasına hizmet gördürmek demektir. Ben başkasına hizmet gördürmeyi sevmem." Peygamberimizin bu konudaki bir başka örnek davranışını Abdullah bin Abbas anlatıyor "Peygamber Efendimiz, ne suyunun hazırlanmasını, ne de herhangi bir fakire sadaka vermeyi başkasına bırakmazdı. Abdest suyunu kendisi bizzat hazırlar ve bir fakire sadaka vermek istediği zaman bizzat kendi elleriyle verirlerdi." Abdullah bin Cübeyr'in anlattığına göre, bir gün Peygamberimiz Ashabıyla birlikte yürüyerek bir yere gidiyorlardı. Hava çok sıcak olduğundan, Ashabdan birisi, elbisesini Peygamberimizin başının üzerine kaldırarak gölgelemek istedi. Bunu gören Peygamberimiz, "Bundan vazgeç. Ben ancak bir insanım" buyurdu ve elbiseyi alıp indirdi. Peygamberimiz kendisini görenlerin bir kral zannıyla çekinip titremelerini uygun bulmaz, onları teskin ederek rahatlatırdı. Bir gün bir zat Peygamberimizin huzuruna gelince, peygamberlik heybetinden titremeye başladı. Bu Sahabîsinin halini gören Peygamberimiz, "Kendine gel, ben bir hükümdar değilim. Ben ancak Kureyş kabilesinden kurumuş tuzlu ekmek yiyen bir kadının oğluyum" buyurdu. Gerçekten de Peygamberimizi ilk defa gören, heyecanlanırdı. Fakat daha sonra ondaki şefkati, yüzündeki tebessümü görünce rahatlar, görüşüp konuşunca içindeki korku sevgiye dönüşürdü. Sosyal durumu ne olursa olsun; ister zengin ister fakir, ister dul bir kadın veya bir hizmetçi olsun, hangi halde bulunursa bulunsun, Peygamberimiz herkese eşit davranır, basit yaşayışından, fakir ve hizmetçi oluşundan dolayı kimseyi aşağı görmezdi. Onların da diğerleri gibi ihtiyaçlarını görür, hiç gurura kapılmazdı.
Hz. Muhammed'in örnek kişiliği Allah'u Azze ve celle'nin en sevgili kulu, son ve en büyük Peygamber Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem bir saadet güneşi olarak doğdu. Kurulmuş toprkların su ile canlanması gibi Allah'u Teala Fahri Kainat Efendimiz ile dünyaya yeniden hayat verdi. Çünkü O alemlere rahmet olarak gönderilmişti. -Fahri Kainat Efendimiz insanlara, dünyada ve ahirette mutlu olmanın yollarını gösterdî ve öğrettiği ahlakı ilkelerini önce kendisi yaparan en güzel örnek oldu. Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammedsallallahu aleyhi ve sellem 'in kalbi insan sevgisi ile dolu idi o kadar merhametli idi ki elindekini yoksullara verip kendisi aç kaldığı bile olurdu sadece insanlara değil hayvanlara karşı da şevkat ve merhamet gösterîrdi. Fahri Kainat Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem susayan bir kedîye kendi eliyle su içîrmiş, hayvanlara iyi davranılmasını emretmiştîr. - Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem çocukları çok sever, onları kucağına alıp okşardı. - Fahri Kainat Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hastaları ziyaret eder, iğleşmeleri için dua ederdi ve bir meclise gittiği zaman boş bulduğu bir yere oturur, ayaklarını başkalarına karşı uzatmazdı. - Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem örnek bir ile reisiydi kadınlara son derece nazik davranır, ev işlerinde onlara yardım ederdi o,şöyle buyurmuştur; Sizin en hyırlınız eşlerine karşı en iyi davranandır." Darimi -Peygamberimiz, misafiri çok sever, onlara bizzat kendisi hizmet ederdi ve Müslüman olmayanlardan kendisini ziyarete gelenlere de aynı şekilde davrenırdı. -Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, güler yüzlü, tatlı sözlü idi başkaları konuşurken onları dinler, sözlerini kesmezdi ve gördüğü kusurları kimsenin yüzüne vurmazdı. -Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem doğru sözlü idi verdiği sözden asla dönmez, yalancıları hiç sevmezdi. Doğruluğu ve güvenilir kişiliğinden dolayı, "Muhammed' ul-Emin" yani "Güvenilir Muhammed" denilmişti. -Sevgili Peygamberimiz, maddi imkanlara sahip olduğu durumlarda da sade bir hayat yaşamış, elinde ne varsa yoksullara dağıtmıştır. Böylece toplumda sosyal adaleti sadece sözle değil davranışları ile de göstermiş ve insanlığa örnek olmuştur. Selam olsun Müslüman'ın diyenlere! Selam olsun O'nun yolunda gidenlere!
Peygamber Efendimizin Örnek Ahlakı Jelibon Peygamber Efendimizin Örnek Ahlakı ÖRNEK AHLAKI "Ben, güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim."4 diyen Hz. Muhammed en büyük özelliği ahlâk numunesi olmasıydı ki Hz. Aişe validemize "Allah’ın Resulünün ahlâkı nasıldı? diye sorulunca O, "Kur’an’ı okumaz mısın? O ahlâkı Kur’an’dı" diye cevap vermiştir. O Kur’an ahlâkıyla yoğrulmuş; "vahyin hayata aktarılmış hâli"ydi. Ve O uymayı, Allahu Teâlâ’nın Kendisini sevmenin bir ölçüsü olarak kabul ettiği bağışlanma En yüce ahlâka sahip olduğunda; yüzyıllar boyunca, dost ve düşman, herkesin üzerinde birleştiği tek bir insan vardır Peygamberimiz Hz. Muhammed Aleyhissalâtü Vesselam. Zaten o, yeryüzünde bulunuş maksadını, "güzel ahlâkı tamamlamak" olarak ifade ediyordu. Onu en son elçisi olarak insanlığa gönderen Yüce Allah da, Peygamberimizde bizim için "en güzel" örneğin bulunduğunu haber veriyor. Eğitimde güzel örneklerin ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyoruz. Büyükler kendi yaşayışlarında ne kadar iyi örnek olurlarsa, küçüklerin iyiye ve güzele yönelmesi o kadar kolay ve rahat olur. Güzel örnek olmak ve güzel örnekleri tanıtmak, gençliğe yapılabilecek en büyük hizmetlerden biridir. Çocuklarımızın ve gençlerimizin örnek alabilecekleri en mükemmel insan Peygamberimizdir. Peygamberimizin ahlâkını rahatlıkla kendimize örnek alabiliriz, taklit edebilir, ahlâkımızı güzelleştirebiliriz. Peygamberimizin ahlâkını ne kadar öğrenirsek hayatta o kadar başanlı olur ve mükemmele ulaşabiliriz. İşte, Peygamberimizin Örnek Ahlâkı, —> Peygamber Efendimizin Örnek Ahlakı Kara Gözlü Allah Sizden Razı Olsun, Paylasımınz için teşekkürler..
peygamberimizin güzel ahlakı ile ilgili olaylar